Görkem Çayan
Türk futbolunun yapısal sorunları ne yazık ki sadece Süper Lig düzeyinde değil. Alt liglerde yaşanan yönetimsel kararlar ve çelişkili uygulamalar, her sezon başında olduğu gibi bu yıl da 3. Lig özelinde gündeme oturmuş durumda. Türkiye Futbol Federasyonu, geçtiğimiz aylarda 3. Lig’in dört gruptan oluşacağını ve bu grupların coğrafi esaslara göre şekilleneceğini açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından kulüpler, kamuoyu ve medya, bölgesel lig sistemine dair farklı değerlendirmeler yaparken; sürecin ne kadar plansız ve tutarsız yürütüldüğü kısa sürede ortaya çıktı.
18 Haziran’da Kartepe’de yapılan TFF 3. Lig kulüpler toplantısında federasyon yönetimi, liglerin bölgesel oynanacağı yönündeki kararı kulüplerle yeniden paylaştı. Ancak bu toplantıdan yalnızca bir gün sonra, TFF’nin bu yapının harita üzerindeki dengeyi sağlayamadığını fark etmesiyle birlikte, uygulamaya dair ciddi soru işaretleri oluşmaya başladı. Öyle ki, daha önce 600 kilometreyi aşan deplasmanlardan şikâyet eden kulüplerin, bu kez “komşu komşuya” oynayacağı bir formatta rekabetin sağlıklı işleyip işlemeyeceği tartışılmaya başlandı.
Bölgesel lig sistemi kulağa mantıklı gelebilir. Kulüplerin seyahat masraflarını azaltacağı, oyuncu yorgunluğunu minimize edeceği gibi argümanlarla savunulabilir. Ancak işin gerçeği şudur: Bu sistem, profesyonel futbolun doğasına aykırıdır. Çünkü bu düzende gruplar arasındaki güç dengeleri ciddi şekilde bozulabilir. Bir grupta 3-4 şampiyonluk adayı takım varken, başka bir grupta denk rakip dahi bulunmayabilir. Şampiyonluk ve küme düşme yarışlarının eşit şartlarda ilerlememesi, özellikle sezonun son düzlüğünde “şaibe” söylentilerini doğurabilir. Bu da kamuoyunun liglere olan güvenini zedeler.
Medya ve yayıncılık açısından da benzer bir risk söz konusu. İstanbul’dan uzak ve medya takibinin zayıf olduğu gruplarda oynanan maçlar, yayın politikaları açısından geri planda kalabilir. Bu da hem kulüplerin görünürlüğünü hem de oyuncuların izlenme şansını azaltır. Alt ligleri takip eden oluşumlar için bu durum erişim ve temsil krizine yol açar. Bizim gibi bu liglerde düzenli içerik üreten ekiplerin bile iş yükü iki katına çıkar, çünkü lig dengesi artık yalnızca sportif değil, coğrafi olarak da çözülmesi gereken bir problem hâline gelir. Bendeniz Ankara’da yaşayan bir basın emekçisiyim. Elimde Ankara’da yaşama kozum var. Bu koz şu anlama gelmekte: 3. Lig ve 2. Lig’de her grupta bir Ankara takımı bulunduğu takdirde ben tüm takımları şehrimde izleyebilecektim. Ancak benim elimden bu hakkım da alınmış oldu.
Peki TFF neden böyle bir kararı aldı? Cevap basit: Para yok. Federasyon, kulüplere taahhüt ettiği ödemeleri bile yapamazken, onlara uzun deplasmanlar yüklemek istemiyor. Kulüp başkanlarının da bu bölgesel yapıyı desteklemesinin temel sebebi yine ekonomi. Ancak profesyonel futbol yalnızca ekonomiyle açıklanamayacak kadar hassas bir dengeye sahiptir. Bölgesellik, uzun vadede bu dengenin bozulmasına, liglerin inandırıcılığını kaybetmesine ve sporun adalet duygusunun yıpranmasına neden olur.
Üstelik bir de yeni kontenjan kuralı eklendi bu karmaşaya. 2000 ve öncesinde doğmuş oyunculardan sadece 5’i kulüp kadrosunda yer alabilecek. Bu kural, yalnızca teknik bir tercih değil, aynı zamanda ciddi bir hak gaspı. 3. Lig’de hâlihazırda oynayan yaklaşık 830 futbolcu, bu değişiklikten doğrudan etkilenecek. Ortalama her kulüpte 13 civarında 2000 öncesi doğumlu oyuncu bulunuyor. Bu sayının 5’e düşürülmesi, birçok futbolcunun bir anda işsiz kalmasına, sezon başlamadan futboldan kopmasına neden olacak.
Sonuç olarak, 3. Lig’in bu sezonki yapısı, TFF’nin üstünkörü planlamalarının bir başka örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bölgesellik adı altında yapılan bu düzenleme, profesyonel futbolu adeta amatör bir çerçeveye sıkıştırıyor. Sorun yalnızca harita üzerinden çizilen çizgiler değil; sorun, bu çizgilerin ardında yatan zihniyet. Futbolu yönetenlerin, alt ligleri gerçekten profesyonel futbolun bir parçası olarak mı gördüklerini; yoksa sadece sessizce yönetilmesi gereken alanlar olarak mı değerlendirdiklerini, bu karar fazlasıyla gösteriyor.
Futbolun adaleti yalnızca Süper Lig’de değil, 3. Lig’de de tesis edilmelidir. Çünkü futbola değer katan, yalnızca en üsttekiler değil; en alttan sabırla yukarı çıkmaya çalışanlardır. Bu arada, futbolun adaleti Süper Lig’de bile tesis edilmiyorsa, 3. Lig ne yapabilir ki…